yapacak başka şey kalmadığında oturup bir şeyler karalamayı
samimiyetsizce bulsam da, bana en iyi gelecek şeyin yazmak olduğu gerçeğinden
bir türlü kaçamıyorum. sustuklarım içimde ergenlik çağına gelmiş bir çocuk gibi
büyüyüvermiş. ne kadardır sustum, nefesimi ne kadar zamandır tutuyorum, öldüm
mü, yaşadıklarım hayatımın hangi zaman diliminde geçiyor kestiremiyorum. bugün
yürüdüm, karanlık ıpıslak sokaklarda kulağımda tanıdık melodilerle uzun uzun
yürüdüm. neyin içinde kıvrandığımı, çıkış yolumu, “olması gereken” i çok
düşündüm. bir karara vardım mı söylemesi zor, belki de vardığım kararları
söylemesi zor. düşünmek de zor zanaat, ama hislerimi anlatacak uygun kelimeleri
bulamazsam aklımı kaçırırım. aklımızın yerinde olduğunu düşünür gibi. ya da
yeri neresiyse. haftalardır gerçek bir uyku çekmedim, hızla kilo kaybediyorum,
sanırım zannettiğim gibi yalnız mutsuzlukla ilgili bir durum değil bu,
şüphelenip üzerine gidemediğim ve yazmaya bile çekindiğim bir sağlık problemim
olduğunu iyiden iyiye düşünmeye başladım. göz altlarım mosmor, suratım çökmüş
ve iskeletim ufacık bedenimi bile kaldıramayacak kadar yorgun. kemiklerim
şiddetli biçimde ağrıyor, titriyorum, dengemi kaybediyorum ve daha birsürü şey.
hal böyleyken beynimin de sağlıklı çalışması beklenemez. halüsinasyonlar,
kabuslar, anılar, hayaller, saplantılı düşünceler yakamı bırakmıyor. rast
geldiğim ilk ‘revolver’ ile kendi kendimle rus ruleti oynayıp iştahla hem yenip
hem yenilebilirim. saat 02.10, benim için oldukça erken denebilecek ve uykuya
en az 4 saati olan bir zaman. 02.11. çırpındıkça batıyor muyum yoksa pes
edersem mi boğulurum? siz bana en iyisi bir filika yollayın.
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
20 Kasım 2013 Çarşamba
8 Ağustos 2013 Perşembe
Git-
'Gitme'nin bende kötü hatıraları var.
Babamın aldığı şeffaf müzik kutusu vardı mesela, o bi gün gitmek isteyip gitmiş. Sonra dönmedi. Gidince gidiyor bi şey. Birileri, bir şeyler gidiyor ve dönmüyor. Gider gibi yapmak değil de, sahici gitmek. Ben pek kolay gidemem, gider gibi yaparım bazen. Bilirim ki gidersem dönmem ben de. Gitmek garip. Arkanda çok şey bırakmak, boşluğunu bırakmak, gittiğin yerde kendini koyacak bir delik bulmak, ait olduğun yeri seçememek... Döndüğünde (öyle bi etrafa bakınmak için dönersen) hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması, yani büyümek gibi bir şey gitmek. Her gittiğin adımda büyümek belki.
Yeni bir dil öğrenmek gibi zor gitmek. Anlamak ama konuşamamak gibi. Belki de hiç anadilin gibi ait hissedememek gittiğin yeri. Hep bir parçanın geride kalması, içinden hep anadilinde düşünmek gibi. Zor ama farklı, içinde yolculuk ettiğin koca zaman diliminde bir baloncuktan ötekine geçmişsin gibi. Biraz da onun içinde yuvarlan, hayat bitiyor der gibi.
Bazen mangal ateşinden bir kor alıp ciğerinin ta içine basmışsın gibi. Sanki yaşadığın her güzel şeyin giderken bedelini öyle ödemek zorundaymışsın da, itiraz edemezmişsin gibi. Dişlerini sıka sıka, acıdan kan ter içinde kala kala gitmek. İlla geçeceğini bilmek, -belki devanası gibi iz bırakıp- ama geçeceğini.
En nihayetinde 'gitmek' her şeye mahsus. Her şeyin ayrı hikayesi var giderken. Oturup gidenlerin hikayesini dinler belki "gitme" diyemeyen kalanlar. Belki o bile olur.
Babamın aldığı şeffaf müzik kutusu vardı mesela, o bi gün gitmek isteyip gitmiş. Sonra dönmedi. Gidince gidiyor bi şey. Birileri, bir şeyler gidiyor ve dönmüyor. Gider gibi yapmak değil de, sahici gitmek. Ben pek kolay gidemem, gider gibi yaparım bazen. Bilirim ki gidersem dönmem ben de. Gitmek garip. Arkanda çok şey bırakmak, boşluğunu bırakmak, gittiğin yerde kendini koyacak bir delik bulmak, ait olduğun yeri seçememek... Döndüğünde (öyle bi etrafa bakınmak için dönersen) hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması, yani büyümek gibi bir şey gitmek. Her gittiğin adımda büyümek belki.
Yeni bir dil öğrenmek gibi zor gitmek. Anlamak ama konuşamamak gibi. Belki de hiç anadilin gibi ait hissedememek gittiğin yeri. Hep bir parçanın geride kalması, içinden hep anadilinde düşünmek gibi. Zor ama farklı, içinde yolculuk ettiğin koca zaman diliminde bir baloncuktan ötekine geçmişsin gibi. Biraz da onun içinde yuvarlan, hayat bitiyor der gibi.
Bazen mangal ateşinden bir kor alıp ciğerinin ta içine basmışsın gibi. Sanki yaşadığın her güzel şeyin giderken bedelini öyle ödemek zorundaymışsın da, itiraz edemezmişsin gibi. Dişlerini sıka sıka, acıdan kan ter içinde kala kala gitmek. İlla geçeceğini bilmek, -belki devanası gibi iz bırakıp- ama geçeceğini.
En nihayetinde 'gitmek' her şeye mahsus. Her şeyin ayrı hikayesi var giderken. Oturup gidenlerin hikayesini dinler belki "gitme" diyemeyen kalanlar. Belki o bile olur.
7 Temmuz 2013 Pazar
16 Ocak 2013 Çarşamba
9.45
olur da barış gelirdi bu topraklara
beraber karşılardık
alnımdan tertemiz öperdin
barış gibi
bu topraklarda barışı en çok
seninle severdim
onca çabamızı
yorgunluğumuzu
yıllarca yüreklerimizden süzülen
kanı
zaferimiz sayıp
barışı kutlardık
gençlerin yüreğinde ateş
ateşin etrafında halaylar
sonra sen o halaydaki beyaz
mendil gibi
narin
on sekizindeki oğlanın edepsiz rüyalarındaki
gibi
öperdin yine
bir büyük zafer
öyle ki aşk
ben barışı en çok seninle özledim
sen varsan,
umut vardı
bu topraklara gelecekse barış şayet
birlikte gelin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)