Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Mayıs 2012 Salı

Zalımlar ve Dönmedolap

çocukluğum istanbul'un orta halli bir semtinde, sokak arasında geçti. 10 yaşıma kadar orada oturduk, sonra sosyete semtine taşındı ailem; çocukluğum orada kaldı. o sokağa dair aklımda kalan onlarca andan birazını paylaşayım bu gece.
bizim sokak diğerlerine göre şanslı..
aynı yaşlardan belki 15 çocuk var. oğlanları yakışıklı, kızları güzel. (onların hikayeleri bir sonraki bölümlerde)
90'larda çocuk olmak geyiği vardır ya, ben hep şöyle derim 90'lar için "atarimiz de vardı ama sokağa çıkıp oynardık da". teknoloji çağının başlangıcıyla sokak kültürünün bitişi arasıdır 90'lar. kendimi hep şanslı sayarım.
şimdi bizim sokaktan çıkıp köşeyi dönünce küçük bir bakkalla kırtasiye vardı. kırtasiyenin vitrininde patenler, sanal bebekler, tetrisler, üfleyince balon çıkaran oyuncaklar, leblebi tozları... aman ne kırtasiye. orası dünya benim için. cennet. başka bir şey. her gün başka bir oyuncağa aşık olup hayaliyle dalıyorum uykuya. bakkal da benim için, annemin "PARA ATIYORUM BAK SEPET SALICAM 2 EKMEK AL, ÜSTÜ SENİN OLSUN" dediğinde koşarak gidip patlayan şeker, polo delikli nane, MİNO sakız aldığım yer demekti.
her şeyden güzeli neydi diye sorarsanız; aynı kültürde büyümüş olanların hemen hatırlayacağı "seyyar dönmedolap" derim. dönmedolapçı amca şıngır şıngır salıncak sesleriyle mahalleye bir girerdi var yaa... çığlık ata ata 7 kat tırmanırdım eve annemden para almak için. annemin iyi günüyse verirdi. yuvarlana yuvarlana aşağı inip sıra beklemeye başlardım. çünkü ben inip çıkana kadar bile en az 2 tur yapmış olurdu. sıra bana geldi mi kucağına alıp salıncağa oturturdu dönmedolapçı amca. ben pilot edasıyla zincirimi bağlar, ayyakkaplarımı sağlama alırdım. yavaş yavaş kolu döndürmeye başlardı. gacıııır gucur sesler eşliğinde havalanırdı salıncaklar. allahım nasıl keyif... uçak uçursam öyle havalanamam,  paraşütle atlasam öyle heyecanlanmam. ölüyorum mutluluktan. hiç bitmesin diyorum, adam daha çok çevirsin diye gözünün içine bakıyorum. kolu bir süre sardıktan sonra akışına bırakıyor, biz öylece dönüyoruz. duruyor, Bİ TUR DAĞAAA diye ağlanıyorum filan.. nafile.
bazen de vermezdi annem para. mesela o gün fazla leblebi tozu almış olurdum, yahut şeker. mahsustan aşağı inip binen çocukları hüzünlü gözlerle izlerdim belki camdan görür de yüreği dayanmaz diye DE 7. KAT yani teleskopla baksa göremez yüzümdeki hüznü. neyse.. bi de hiç binemeyen çocuklar vardı mahallede. amcanın insaflı günüyse paralılar bitince onları bi tur döndürürdü. hepsi koşa koşa çılgın gibi eğlenerek binerken, benim içimi hüzün kaplardı. belli etmezdi amca parasız bindirdiğini ama ben anlardım. utanıp sıkılırdım. kendime kızardım niye çok eğlendiğimi belli ettim diye.
işte o gün utanıp sıkılmayan çocuklar, bugünün zalımları oldular.
öyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder